6 Aralık 2010 Pazartesi

BİR DİLİ YAŞAYARAK ÖĞRENMEK

Yurtdışında dil eğitimi almak bir dili hayatın içinde öğrenebilmek için en iyi yöntem olarak görülürken; Yurtdışı eğitim konusunda gelişen ve değişen Yurtdışı eğitim danışmanlık sektöründeki gelişim öğrencilerin eğitimlerine de bir avantaj olarak yansıyor.

Dil okulları yaptıkları özel promosyonlar ile dünyanın dört bir yanından gelen öğrenciler için birer cazibe merkezi haline dönüşüyorlar.

Yabancı dil denildiğinde ilk akla gelen dil İngilizce iken; İngilizcenin anadil olarak konuşulduğu ülkeler kendi aralarında farklı özellikleri ile bir yarış halindeler.

Ülkeden ülkeye fark eden iklim, kültür ve aksan iken öğrenilen ve öğretilen İngilizce teknik olarak aynıdır.

Yaşamın içinde dil öğrenimini pratik ile harmanlamanın en iyi yollarından biri o ülkede Part-time çalışmak olabilir. Sosyal yaşamdaki konuşma pratiğini çalıştığınız alana göre daha da artırmak mümkün. Tabii ki bu noktada ülkelerin çalışma izni açısından ne durumda olduklarına da bir göz atmak lazım.

Kanadada eğitim almak isteyen öğrenciler dil okullarındaki eğitimleri süresince maalesef yasal çalışma izni alamıyorlar, Kanada eğitim sistemi buna izin vermiyor. Ancak ülke temiz, güvenli bir ortamda dil eğitimi odaklı bir eğitim almak isteyen öğrencilerin halen gözdesi.

Kanada ile kıyaslamak gerekirse aynı durum Amerikada Dil Eğitimi alacak öğrenciler içinde geçerli. Kısa bir deyiş ile yasal çalışma izinleri yok. Amerika dil okulları Amerika’nın çok bilinen merkezlerinde yer alıyor. New York , Boston ve Los Angeles gibi adını herkesin ezbere bildiği şehir merkezlerinde eğitim alan öğrenciler zengin bir karışım ile oluşmuş Amerikan kültürünü sosyal yaşamda tecrübe ediyorlar.

Yurtdışı eğitim danışmanlığı sektöründe en çok talep gören anadili İngilizce olan iki büyük merkezde dil okulu öğrencileri için yasal çalışma izni yokken İngiltere ve Avustralya bu açıdan biraz daha avantajlı hale geliyor.

İngilterede dil eğitimi alan öğrenciler belirli seviyede İngilizce bildiklerini kanıtlayabiliyorlarsa haftada 10 saatlik yasal çalışma izni alabiliyorlar. İngiliz hükümetinin son yaptığı değişiklikler ile düşürülen çalışma saati bile güneş batmayan ülkeye talebi azaltmış değil. İngiltere dil okulları çeşitli fiyat aralıkları ve her bütçeye hitap etmesi ile tercih sebebi oluyor.

Bütün saydığımız bu ülkelerin arasında yasal çalışma izni olarak dil okulu öğrencilerine en cömert davranan ülke Avustralya. Avusturalyada eğitim alan dil okulu öğrencilerinin 20 saatlik bir eğitim programına 3 aydan uzun süreli başvuracaksa haftada 20 saatlik yasal çalışma izni alması mümkün.
Avustralya eğitim ve iklim anlamında da uzun dönem ve kısa dönem öğrenciler tarafından tercih ediliyor.

Dil eğitimi alırken çalışmak hem maddi anlamda bir kaynak olurken hemde o ülkedeki çalışma şekli, kültürü ve adabı ile de genel bir bakış açısı edinmenizi sağlıyor. Bunun yanı sıra iş yerinde kullanılan kalıplar ve deyimleri öğreniyorsunuz.

Bir dili yaşayarak öğrenmenin yollarından biri olan çalışmak ülkelere göre farklılaşmasaydı zaten ülkeler arasında tercih yapmak çok daha zor olurdu.